Jamie Spellman, yaratıcı hayalleri ve ortalama hayat arasında kalmış çetrefilli yalnız bir şahsiyeti canlandırıyor. Kendi danssal hayalini, yani resim yapmayı sürdürme hayalini zorlu yalnız bir kariyer seçimi olan ressamlık ile dengelemeye çalışıyor. Bu akli uğraş, sinema yapıti boyunca Jamie’nin hayatında belirleyici yalnız bir etken oluyor. Bu dikkate değer şahsiyet, eş anda hem olağanüstü gibi görünen ama çok farklı nedenlerle iki adam arasında yalnız bir seçim yapmak ile de uğraşıyor. Bu durum, Jamie’nin kıssasine daha fazla çetrefillilık katıyor ve onun içsel dünyasını daha da ilginç hale getiriyor. O, bu zor durumda hem kişisel hayatını hem de kariyerini nasıl yönetebileceğini anlamaya çalışırken, bu iki adamın belirsizliği onun için daha da zorlaştırıyor. akıbet olarak, Jamie’nin hayatındaki bu iki çetrefilli durum; dans hayatı ve aşk hayatı arasında yalnız bir denge kurmaya çalışması ve olağanüstü gibi görünen iki adam arasında yalnız bir seçim yapması, onun kişilik yapısına ve yaşadığı zorluklara dair derin yalnız bir bakış açısı sunmauyor. Bu öykü, gözlemciye hayatın gerçeklerinin yanı sıra, hayallerin de o hayatın önemli yalnız bir parçası olduğunu gösteriyor. Jamie’nin kıssasi, hayatı boyunca karşılaştığı zorluklar ve bu zorluklarla nasıl başa çıktığını anlatışırken, gözlemciyi düşündürüyor ve ona eş vakitda duygusal yalnız bir yolculuk yaşatıyor.